30 Kasım 2013 Cumartesi

ŞİŞMAN KIZLAR ALWAYS WIN

 Bana bi söylesenize nasıl 3-4 yıl bi ilişkiyi sürdürebiliyosunuz? Yani nası ben anlamıyorum, zaten aşık olsam o da beni sevene iş ilişkiye gelinceye kadar hevesim kaçıyo. Allah benim belamı versin, sorun bendeyse demek.
 Hayır şu ana kadar ciddi anlamda birini sevdim hala seviyorum da zaten lakin hayvan gibi platonik. 7 yıldır böyle geldi böyle gidiyo. Anlamadığım şey 7 yıldır görüştüğümüz dakikaları toplayın o kadar sınırlı ki. Birbirimizi 1 yıl hiç görmediğimiz oldu ya da neredeyse iki yıl konuşmadığımız... Upuzun bi hikaye. Bi ara bi şey olmuş çocuk ilişkiyi arkadaşlıktan öteye götürmek istemiş, ben çakmamışım. İşte benim çakmadığım o sıralarda sen git şişman, böyle çirrkin ve manasız bi şekilde kişilik olarak da hiçbi çekiciliği olmayan bi kız bul. Siz diyeceksiniz ki e tabi kendi gözünden bakınca bilmem ne falan filan. 10 KİŞİDEN 10'U BU NASIL ÇİFT AMK DİYO. Sadece ben olsam tamam dicem o benim bakış açım ama değil... Şimdi artık 3768743298. yıllarını mı kutluyolar napıyolar bilmiyorum.
 Benim bilmek istediğim bu kız napıyo nasıl yapıyo da çocuk bıkmıyor. Allam bi de çocuk resmen gezegende yeni bi yakışıklılık trendi ortaya koyabilecek bi tip. Hani hep biri çok yakışıklıysa Brad Pitt deriz ya (hala diyo muyuz onu? adam öldü ölecek ama??) işte çocuk büyüdükçe öyle bi şeye dönüşüyo... Hadi sen Brad pitt gittin angelinaya bu ne bok yiyo ben onu anlamadım. Hani ben de dengi değilim şimdi götümden sallamayayım ama inanın ben resmen alexa chung gibi duruyorum kızın yanında.
 İnsanlara gidip ya işte kıza bak nasıl oluyo da elinde tutuyo muhabbeti yapınca "ya eheheh veriyo olum işte hahgfayhoho" diye direk yapıştırıyolar. He tamam da sanki güzel kızların cinsel hayatı yok mu ne saçma bi yanıttır o. İlişkinin boyutuna bağlı güzelliğin çirkinliğin ne alakası var bunda bi anlaşalım.
 Nerde bi yakışıklı gözüme kestirdimse gitti şişman kız buldu. Benim kaderim bu ya bana beddua mı ediyolar napıyolar. Her yerde "ben yiyorum yiyorum kilo almıyoruuuuum galiba metobalizmam hızlııı" diyorum ondan mı acaba. Of be şişman kızlar ne ahımı aldınız var ya.
 Böyle atıp tutuyorum da şu aralar öküz gibi semirdiğim için kilo almaya başladım gerçi bendeki kilo alma denilen şey ya yanaklarımın şişmanlaması ya popomun büyümesi. Onlar da bi şey değil ya hala toparlak sayılmam.
 Gideyim de yakışıklı erkek-çirkin kız sevgili takımlarının fotoğraflarına bakıp bok atayım.
EYV GİDİYOM
LANET OLSUN MANKEN GİBİ VUCÜTLARI OLAN KIZLARIN YALNIZ KALMASI SORUNSALI. Madem seksi erkekleri şişman kızlar kapacak bu milletin dur durak bilmez zayıflama çabası niye? Her gün öff yarın diyete başlıcam diyim de bari şişmanmışım gibi olsun.
Bİ GÜN SIRRINIZI ÖĞRENİCEM ULEN ŞİŞMAN KIZLAR.
 
 
Temsili bir aradığım ilişki fotoğrafı. Ne güzel uyumlular(dı) bakın, alexa şişman olsa olur muydu? Olmazdı tabi. Yine olmadı gerçi. Çok da irdelemeye gerek yok. By.
 

11 Eylül 2013 Çarşamba

Hayallerimin peşinden koşmak için çok tembelim.


Yaklaşık 3 aydır hayatımın en az sosyal zamanlarını geçiriyorum. Evden dışarı çıkmak mecburiyetten olmasa aklıma gelmiyor, biri bi yere çağırdığında bahane uydurmaktan hayal gücüm gelişti. Bunalımda mıyım, tembellik mi yoksa sadece evde vakit geçirmeyi mi seviyorum bilmiyorum. Sanırım hepsinden biraz var çünkü örneğin tembellikten buraya bile yazamadım. 
Şu zamanlar üniversiteye kaydolmuş ve ne bileyim belki yeni okulumda bi sınava girmiş falan olmam lazımdı fakat sıfır çalışmayla tabi ki istediğim yer olmadı. Sonuç kötü olmasa da hedefim yüksek daha ilk sefer o yüzden, ikincide olur vs diyerek kendimi yine bu işin içine attım. Kim bilir kaç kişi bu ülkede bunu yaşıyor, sınav sistemi kötü diye bir sürü laf söylemek isterim ki öyle de ama çalışmadığım için çok şey yapmayayım diyorum. 
Kendime itiraf edemesem de bu beni bi çeşit buhranın içine sürüklemiştir belki ondandır bu evden çıkmayışlarım ama şuan tembellik o kadar içime işlemiş ki şimdi de ders çalışamıyorum. Geçen sene yapacak bir sürü şeyim vardı hani başka zamanı yokmuş gibi eğlence, arkadaşlıklar birden çoğalır sınav senesi. Bizim yaşımızdakilerden eğlenmekle ders çalışmak arasında bi tercih yapılmasını istemekten daha boktan bi şey olamaz. Yani ben açıkça eğlenmeyi seçmişim, pişman mıyım? Açıkçası hiç de değilim. Sorun şu ki şuan yapacak hiçbi işim yok hatta ders çalışmak bi şeyler yapmak olur güzel bile olur gibi ama ben öylece yuvarlanıyorum yatağımda. 
Kendimi bi dövdürsem mi ne yapsam? Ayılmam lazım çünkü ben bir yılımı daha bi hayal uğruna harcıyorum ve değerlendirmiyorum. Bu hayallerinin peşinden koş olayı çocukluğumdan beri içime işlemiş kurtulamıyorum. İyi bi şey mi kötü bi şey mi bilmiyorum. Her ne kadar şuan yapmıyor olsam da normalde hayallerime ulaşmak için bi şeyler yaptığımda zevk alırım. Ama ders çalışmak gerçekten hayallere ulaşmak için yapılması gereken EN İĞRENÇ ŞEY. Şimdi bugün de gidip bomboş işlerle uğraşmaya devam edicem (yatakta yuvarlanmak, oscar konuşması yapmak, ac/dc eşliğinde tavuk dansı vs). Yarın kesin çalışmaya başlarım. Size de iyi hayallerinizin peşinden koşmalar...

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Mutluluğun içine paylaştıkça sıçılır!

Hayatıma bundan sonra tek bi kuralla devam edeceğim: Mutlusun bi sebebi var tamam güzel tek yapman gereken kimseyle paylaşma. Her yerde herkese anlatmaya başlayınca mutluluğa saniyesinde gölge düşüyor. Ne alaka bilmiyorum ama benim açımdan şu ana kadar hep böyle oldu.
İnsanlar mutluluğunu ve nedenini herkesle paylaşmak ister. Mutluluk paylaştıkça çoğalır lafını kim ortaya attıysa çük kadar aklı yokmuş. Gerçi kötü bi tarafı yok mutluluğu paylaşmanın ama o yaşanan olayın ruhu bi anda geçip gidiyor. 
Diyelim konuştuğunuz biri var ilişkiniz sevgili olma yönünde ilerliyor sizde bi sevinç, evde parende atmalar falan iyi güzel. Sonra yakın bi arkadaşınızla paylaşıyosunuz, sonra başka bi arkadaşınızla sonra yoldan geçenlere söylüyorsunuz, niye? MUTLULUK PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR diye mi?? Orda paylaşılandan kasıt mutluluğunun sebebi, onunla aynı mutluluğu paylaşıyorsun ya o işte. Balık yakalayamayan kutup ayıları gibi üzgün takılalım da demiyor kimse ama o özel büyüsünü şeysini neyse ya sıçarım. 
Kısaca böyle her tam mutlu olduğumda birden insanlarla paylaşıyorum ve herşey yok oluyor. Cidden bütün herşey sanki hiç yaşanmamış gibi. Ya ben cenabetim ya da çevremdekiler. Kesin çevremdekiler... 
Mutluluğum daha buraya yazamadan silinip gitti o yüzden bu uzun iğrenç saçma tespiti yaptım ne yapayım eller günahkar. 


20 Ağustos 2013 Salı

Biri "Bad Boy" kavramını çıktığı yere geri yollasın...

Bu yeni dönem erkekleri bi acayip. Umursamazlık ne zamandan beri çekici özellikler arasında yer aldı bilmiyorum. Umursamaz, savurgan, keş, kızlarla gününü gün eden, aldatan erkekler birden 'bad boy' oldu o da çekici oldu(!). Filmlerde, dizilerde kötü çocuklar iyidir hoştur genelde böyle kaslı maslı güzel yüzlü oğlanları oynatırlar severiz de ama gerçek hayatta pek de öyle değil.
Bonnie ve Clyde vardır hani 1930lu yılların soyguncu çifti, bana kalırsa o kötü çocuktur mesela ama sevgilisine bağlıdır. Bilmiyorum ki bu kalıpları nerelerinden anlıyorlar. "Bad boyyyyuz biz hadi içelim sıçalım oo kızlara bak, mrb kızlar ben çok umursamazım dünya patlasa umrumda olmaz, şiddeti de çok severim." Bu biraz Sid Vicious derecesinde bi kötü çocukluk oluyor ki o da uyuşturucu bağımlısıydı. Gerçi yine onun da Nancy'si vardı, çok sevmişti. İstediği kadar bad boy olsunlar adamlar sevdiklerine sadıkmış, bad boy çok yanlış anlaşılmış bizde.
Yani bu dönemin erkekleri nerde kız tavlamalık bi kavram var hemen kişiliklerine yansıtıyorlar. Zamanında Kenan İmirzalıoğlu kabadayılığıyla iyi yürekliliği karışımı bi tavır akımı vardı erkekler arasında, şimdi o bile kabulüm. Gerçi böyle konuşuyorum da bi kere naif kendi halinde bi sevgilim olmadı. Haa tamam oldu da 1 ay bile sürmedi. Galiba biz yapıyoruz, bu kavramların beğenilmesini biz sağlıyoruz. Herkesin kendine ait bi beyni var değil mi kullanın olum ne yapalım? Bi amaç uğruna da kişilik değiştirilmez değil mi? 
Siz de düşünün eğer erkeklerin hoşuna giden belli kalıplara girmeye çabalıyosanız vazgeçin. Çok yalnızsanız gidin bi köpek alın, sakın muhabbet kuşu falan almayın hiçbi işe yaramıyor öyle evcil hayvan olmaz olsun. Tut oğlum desen tutamaz, birlikte uyuyamazsın, sevemezsin minnacık hayvan bi mıncıklasan elinde can verir. Bırakın bad boymuş yok erkekler şöyle severmiş böyle severmiş en iyisi köpek, gidip köpek alın. Belki dört ayak üzerinde yürümeye başlayıp, kaçan topları falan yakalarlar belli mi olur? Hiç değilse bi işe yararlar, bad boy olmalarından iyidir...


Bonnie and Clyde

Sid and Nancy




18 Ağustos 2013 Pazar

Poponu yerden kaldıramıyor musun? Welcome to our club...

Bu başlık altında upuzun bi şey yazılı olması gerekiyordu ama silindi. Şuan sinir krizi geçiyorum umarım popom yassılaşır ve umarım apple batar. Steve Jobs, öbür taraftan kusuruma bakmıyosundur inş. 

Elimde bi bu keçi boku gözlü bebe kaldı...

Hayırlı akşamlar, gidip biraz kendimi jiletleyeyim...

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Yağmurla Gelen Edith Piaf Aşkı

İzmir'de yağmur yağdı şimdi. Kuraklık varmış gibi (pek de yok sayılmaz) susuzluk varmış yağmur duasına çıkmışız da yağmur bekliyormuşuz gibi sevindim. Normalde şikayet ederim yağınca ama bu sefer çılgın attım evin içinde. Kendi kendime güldüm falan. Delilikten değil gerçekten içimden geldi. Yağmur yağınca bi de Edith Piaf dinleme isteği oluştu. Pek bilinen bi şarkısı la vie en rose dinleyesim geldi.
 
Neden aklıma geldi bilmiyorum. Çok sevdiğim bi şarkıdır gerçi ama ağlamadan dinleyemem. Yanlış olmasın sulu göz değilim tam tersi öküzün tekiyim ama Edith Piaf'ın yaşamını düşünüp şarkının sözlerini bağdaştırınca ne bileyim olum ağlıyorum işte NAPİİM?
Yağmurda aklıma neden gelmiş olabileceğini şimdi düşündüm de Jeux d'enfants diye bi film var İngilizcesi Love Me If You Dare çok sevdiğim bi filmdir. Pek çok sefer izledim la vie en rose çok geçer filmde. En sonunda yağmur yağarken çocuk kıza söyler ondan kaldıysa demek.
Nereye bağlayayım bilmiyorum. Bu yağan yağmur bana çok farklı şeyler hissettirdi. Biri gelecekse böyle yaz yağmuru gibi gelsin. Çok yersiz bi şekilde neşeleneyim. Gelsin Edith Piaf dinleyelim, o da ağlayacaksa tabi ben tek başıma ağlayıp ne yapayım. Yağmur normalde insanlara ilham verir bana saçmalayacak ortam yaratıyor. Ulen yağmur hani bana ilham çok ayıp ediyon Allaam ben de aynı göğün altındayım herkese var da bana yok mu?
Tamam neyse bi daha ki yağmura. Bİ DE YAZ YAĞMURUYDU YAZIKLAR OLSUN. Tamam hiç değilse yağmurda bi Edith Piaf keyfimiz oldu. Gideyim de dinleyip biraz daha ağlayayım HOF
 
Alın size filmde bahsettiğim kare;
AY ÇOK ROMANTİK. O ELBİSENİN ALTINDAKİ BABETLER AYRI Bİ DÜNYA, O OLMAMIŞ KIZIM ÇIKAR ONU DUYGUSALLIĞA SIÇMIŞSIN AFEDERSİN. BY

16 Ağustos 2013 Cuma

Göz görmeyince de gönül katlanamıyormuş, böyle gönül olmaz olsun...

Önce yakın zamanda vuku bulan bi olaydan bahsetmek isterim çünkü benim için oldukça olağan dışı bi durumdu. Ben genelde birini sürekli görmedikçe hislerim yitip gider. Bu bi tek kişi için geçerli olmamıştı o da şuan konumuz değil. Konumuz birini hiç görmeden bi şeyler hissetmek ve görüşmediğin halde hislerin yitmeyip daha da çoğalması durumu.
Okurken saçmalığı kendini hissettirdi zaten. Bilmiyorum sanal aşklara ne kadar inanılır ama tanışma sitelerinin çokluğuna bakılırsa inanan bi kesim var. E talep yoksa öyle siteler niye açık dursun değil mi şimdi ayak yapmaya gerek yok. Tabi daha bu gencecik yaşımla gidip öyle bi siteye üye olmadım sakin olalım. Bu anonimlerle muhabbet edilen bi site var ya adını artık ağzıma bile almak istemiyorum (ama hala giriyorum onu çok şey yapmayalım). Neyse işte çok boş bi insan olduğumdan şu aralar orda takılıyordum. Bana yazıyorlar konuşuyoruz insan çeşitleri tanıyorum güzel falan derken altta böyle diğer üyeler çıkıyor lan dedim bi de ben anonim olayım ne olacak. Orda böyle yakışıklı görünen bi tipi açtım bio bölümü var orda, bi şarkı linki yazmış, açtım dinledim ama ne şarkı. Yazının sonunda paylaşırım. Çok hoş bi şarkıydı işte şarkıdan girip muhabbet etmeye başladık falan. Ben tabi hani dalga geçme peşindeydim en başta ama çocuk ilgimi de çekmeye başladı konuştuk konuştuk... Artık çıkması gerekti link istedi bende şimdi sürekli burada takılan asosyal bi tip izlenimi yaratmamak için twitter linkimi atmayı yeğledim (sürekli tweet atıyor olmanın asosyallikten çok uzak bi yanı varmış gibi). Bu sefer oradan birbirimize dm atmaya başladık.
Şimdi devamını getirmeden önce erkekler bazen size neden yaptığınızı anlamadığınız şeyler yaptırabiliyor. Hatta ne yaptığınızı fark etmiyorsunuz bile onlara dikkat edin derim ben cinli onlar. Aynen işte böyle farkında olmadan ikinci gün mü yoksa aynı gece mi hatırlamıyorum numara verme işine giriştik. Ama ben anlamadım nasıl oldu ne ara istedi ben verdim normalde prensibimdir asla yapmadığım şeydir, namusum gibi korurum telefon numaramı çok salakça niye bilmiyorum. Sanki ne var beğenmedin mi engellersin değil mi? Neyse whatsapptan konuşmaya başladık bu sefer. Çocukta böyle bi sürekli sevgi sözcükleri söyleme durumu oluştu. Çocuk demeyelim adına Turuncu diyelim. Saçları turuncuya yakın bi şeydi ya da bi şeymiş fotoğraflardan yola çıkarsak alakası yok.
Ben yaşadığım belirli olaylardan dolayı kimseye güvenemiyorum, güvenmek istiyorum ama işte bi korku oluyor hep ya bana karşı dürüst değilse diye. Ki bana kalırsa güvenip sonradan dürüst olmadığını öğrenmek, güvenmekten korkup bi yandan deli gibi ne olur doğru olsun demekten daha az küçük düşürücü bi şey. Kendi kendime küçük düşmek benim için daha zarar verici bi şey çünkü. Her neyse, sevgili Turuncu böyle bi yakınlıklar gösteriyor sürekli bi senden çok hoşlandım demeler. Hadi be kızım dedim bi kere risk al (sanal bi sevgili için risk alıyor bile olsan al lan ne olucak) bi şey kaybetmezsin dedim. Çünkü ben de çok hoşlanmıştım konuşmaktan inanılmaz zevk alıyordum ki topu topu 4-5 saat uyuyup geri kalanında konuşuyorduk. Birbirimize fotoğraflar yolladık vs. kendisi İstanbul'daydı. Ben İzmir'de yaşıyorum. Mesafeler önemli değil ama öyle hissediyorum ki bi çok kez yanımda olup öylece duranlardan daha çok yanımda gibi.
Beni her anlamda geliştiriyordu ne bileyim yeni bi şeyler öğreniyordum onunla konuşurken. Tabi bunlar taş çatlasın 1 ay içinde oluyordu belki daha az. Kendime itiraf edemesem de (hala itiraf etmek istemesem de) anneme İstanbul'a gitme fikri ortaya attım ve evet tamam ONUN İÇİN GİTMEK İSTEDİM. Ayarladık gideceğiz, Turuncu'ya söyledim çok heyecanlıyız falan. Bi haftadan az kala gelmeme bi gariplikler olmaya başladı. Sürekli yalan söylediğini hissediyordum böyle bi ortadan kaybolmalar bi şeyler. Bi gün yine o malum anonimlerle muhabbet sitesindeydim bakayım giriyor mu diye bi kontrol etmek istedim. Baktım açık, net yani hayvan gibi açık orda görüyorum. Sordum ne yapıyorsun diye bilgisayardayım öyle takılıyorum dedi. He tamam yalan söylemiyor diye sevinirken "kapattım şimdi" diye bi mesaj geldi. Baktım hala açık mı evet açık. Bende oyun oynamayı pek severim aklıma sıçayım çoğu ilişkimin de bitme sebebi ama akıllanır mıyım? YOO. Yazdım o siteden işte adım Eylül falan diyorum, bu ben miyim acaba diye sorguladı salağa yattım. Kim o dedim kız arkadaşım dedi. Ben yine tam yumuşadım iyi bari diye bu salak link istemez mi vermiyorum dedim çıktım. Bu sefer direk saldırdım niye yalan söylüyorsun diye. Bu olaydan sonra bayağı bi zedelendi zaten.
Bu seferki oyunumda kendimi suçlamama gerek yok zaten sevgili Turuncu doğuştan yalancıymış. Buna rağmen ilişki devam etti ama güven ortamı sarsılmıştı bi kere. Twitterdan kızlarla mentionlaşmalar falan ben soğukkanlılığımı (nasıl olduysa??) bi süre korudum. Deliyim ben bayağı paranoyağım çünkü öldürürüm yani hiç çekinmem ama salak Turuncu'yu nedensiz bi şekilde de seviyorum. Böyle kocasının aldattığını bilerek evde oturup bekleyen kadınlar gibi hissediyorum kendimi. Neyse bi gece böyle ayrıldık, 5 dakika sonra ben işte ayrılmak istemiyorum bilmem diye romantizm yüklü bi ağıt yaktım (böyle şeyler de hiç yapmam ayrıldıysa ayrıldı gebersin pislik der arkama bile bakmam). Bu sefer ne oldu da böyle davrandım bilmiyorum, Turuncu öyle özel biri de değildi ama sanki bu yoldan geçmeliydim, ilişkiyi sürdürmek için çaba sarf eden taraf olmalıymışım demek. Gece çok sevgi dolu şeyler söyledik birbirimize. Ben uyudum o yine benden sonra uyumuş tabi whatsapp last seeni sağolsun. İki gün hiç mesaj atmadı. Görüyorum twitterda gayet mutlu böyle sevgilisi yokmuş havalarınla tweetler. Yine ben nasıl oldu da iki gün dayandım bilmiyorum. En sonunda "hayırdır Turuncu bey nasılsınız iyi misiniz hayat nasıl" diye bi sordum. O da işte artık şevkim yok bilmem ne bıdı bıdı diye bi şeyler söyledi. O klasik cümleyi de kurdu ağzına sıçayım senin Turuncu; "arkadaş kalmayı çok isterim." He tamam ben de dedim. Ama iki gün sonra İstanbul'dayım ve görmek istediğim kişi o.
Arkadaşça sohbete devam ettik. İstanbul'a geldim yine de buluşalım dedi eyvallah dedim. İstanbul'a her sene iki kere falan giderim, çok da severim ama hiç bilmem İstanbul'u. Önce annemin arkadaşının evinde kaldık daha sonra her yere çok uzak diye bi otele geçtik. Buluşacağız da bi rahat ver nereye ne kadar uzak öğreneyim değil mi? Sen hiçbi yer bilmiyorsun böyle olmaz buluşmayalım demez mi? Bilmiyorum yani hayatımda bi çok kez çok ÇOK büyük hayal kırıklığına uğradım bu onlardan fazla değildi ama yine de üzüldüm. Sinirlendim sildim her yerden bastım engeli. Yine acıyı ben çektim her zamanki son.
Bilmiyorum neden bu kadar görmek istedim. İlk defa birini hiç görmeden bu kadar sevdim ki benim için olanaksız bi şeydi. Ne kadar aşık olursam olayım uzun süre görmediysem bi şekilde etkisi azalır. Şimdi bunun etkisi hala azalmadı, sağ olasın Turuncu... Yani, 19-20 saatimi sürekli konuşarak geçirdiğim birinin yokluğu nasıl olsun da fark edilmesin. Mesajlaşırken hissettiğim o duygu yoğunluğunu görünce de hissedecek miydim? HOFF hala merak ediyorum, İzmir'e geldim görüşelim dese hayır demem o kadar düşünmüyorum benim küçük düşmem ne olacak diye.
Bu arada bi kaç kere gizli numaradan arayıp sapıklık yaptım ki bu da hiç yapmadığım bi şeydi. Herkese tavsiye ederim... Güzel bi korkutma yöntemi arayın sürekli ve hiç konuşmayın. En sonunda gerçi yine çok hoş bi şarkı dinlettim. Eşek herif iyi müzikten anlıyordu, sonuna kadar dinleyip sonra kapattı.
Oldu o zaman, kendinize göre bi mesaj alın, şu şarkıları da dinleyip gidin buradan :(
 
Aşık olunası o şarkı;
 
Kendimle sapıklık yapma işlerime karıştırdığım o şarkı;
 
Ve kapanış...

15 Ağustos 2013 Perşembe

Yeni aklıma geldi napiim?

Keşke yaşarken günlük misali böyle bi yere yazsaymışım. Hiç düşünemedim. Gerçi günlük de tutarım ama o pek beni tatmin etmiyor, nedense yaşadıklarımı hiç tanımadığım birinin görüp okuma ihtimali onun da yaşamına dahil olması gibi ilginç güzel bi şey.
Şimdi ben buraya baştan başlayıp yazarsam olmaz çirkin olur bence. Otobiyografik bi şey olur, o ne olum daha ne yaşadım ki. Tamam çirkin olur dedim de benim için neyin önemli olduğuna karar veremiyorum ki onu yazayım. Uzun süren hiçbi olay olmamış hiç kimse girmemiş ki anasını satayım. Sürekli bi değişiklik.
Zaten böyle baştan bi yazayım diye düşünmemin sebebi de kaçırdığım bi şey olmuş mu ona bakayım, kendi hatalarım varsa göreyim ne bileyim işte öyle öyle benim için ne önemliymiş onu da bulurum.
Şuan hayatımda RESMEN hiçbi şey olmamasına rağmen sürekli şuanı düşünüyorum. Yani yaşadığım andayım çünkü yaşanan bi şey olmasa da duygusal anlamda hiç olmadığım kadar dolu gibiyim. Belki hiç düşüneceğim bi boş zamanım olmadı şimdi bi anda BOMBOŞ bi zaman diliminde olunca her şey gün yüzüne çıktı.
Neyse işte daha da gün yüzüne çıksınlar diye düşünce olmaktan çıkarıp yazıya dökeyim diyorum artık ne çıkarsa. Otobiyografi mi çıkar affedersin bok mu çıkar onu da görürüz yazdıkça. Kendi kendimin bilinçaltına ineceğim yani, kendi kendimin terapistiyim. Harika bi şey gibi değil mi? Çözüm bulunur da yaşadıklarımı aydınlatırsam harika tabi ama bana düşündükçe, derinlere indikçe giderek uçuruma sürüklenecek gibi. Sadece keşke yaşarken yazsaymışım diyorum. "KISMET BU İŞLER CANIM YA NAPALIM??" düşüncesinde ilerleyip müthiş akışına bırakma tekniğimle umarsızca sallayacağım artık.
Dakikada bir mi olur artık ne olur nasıl olur bilmiyorum anlatacak bi şeyler bulup kafamda toparladıkça gelirim, oldu mu?
Hadi eyv.

Kafam açılsın

Şu aralar çok boş zamanım var e biraz da yalnızım hem kendim ne haltlar yemişim gözden geçirmek için hem de içimi dökeyim maksadıyla böyle bi işe giriştim. Napılır ne edilir hiç bilmiyorum, gelişine yazayım bari diyorum nası olsa biz bizeyiz...
Yaz tatili falan iyi güzel ama tatil de bi yere kadar. Evde oturmak da lazım arada yalnız problem şu evde otururken yapacak bi şey bulamayıp kendimii bilgisayarda 725283617 saat dizi izlemeye kaptırıyorum. Sırf salaklaşmayayım diye (daha ne kadar salaklaşılabilirse), yazı yazayım ufkum gelişir diye bu işe girişiyorum. 
Bu da girizgah olsun işte ne bileyim lan daha yeniyim, by.